Benim yapmakta oldukça geciktiğim bir mim. Geç olsun, güç olmasın diyerek, beni mimleyen tüm değerli blogçulara buruk bir selam göndererek başlamak istiyorum. Buruk diyorum çünkü; bu mimin yaratıcısı
1 Delinin Günlükleri idi. Fakat geçen hafta
bloğunu sonlandıracağına dair son yazısını yazdı, bir kaç gün yazı blogda olunca, belki bir ihtimal kararından vazgeçmiştir diye düşünürken, maalesef ki komple kaldırıldığını gördüm. Kararına oldukça üzüldüm ama kendi o şekilde uygun görmüş. Umarım her şey gönlünce olur. Buradan, eğer okursa diye kendisine
selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
Ayrıca beni mimleyen sevgili
Kore Fenomeni'ne, sevgili
Adam Mutlu'ya, sevgili
Nilgün Özen Aydın'a, sevgili
Tigris Driver'a ve sevgili
Dikiş Sevdası'na çok çok teşekkür ediyorum. Sayfalarını ve onlarında cevaplarını bulabileceğiniz mimlerini, tekrardan ziyaret edersiniz değil mi?
1. Yakın çevrenizdeki insanlara blogunuzdan söz ediyor musunuz?
Bloğumun olduğunu ailemden ve arkadaşlarımdan sadece birkaç kişi biliyor. Eşim mecburen biliyor, çünkü saatlerce internette yazılar yazmamın, inciğin, cinciğin, evde pişen poğaçanın, böreğin fotoğrafını çekmemin bir açıklaması olmalı :) Bazen gittiğim bir yerin özelliklerini ya da pişirip ikram ettiğim bir yemeğin tarifini sorduklarında, ben olduğumu söylemeden bloğumun linkini veriyorum. Bakın burada ne güzel anlatmış, buradan okuyun diye :) Çok zevkli oluyor farkında olmadan beğenmeleri ya da eleştirmeleri.
2. Neden blog yazıyorsunuz?
Uzun zaman blog dünyasını takip ettim. Beğendiğim ürünlerde, gezmek istediğim yerlerde, okumak istediğim kitaplarda ya da izlemek istediğim filmlerde vb. bilgi edinmek için, ünlü haber sitelerine, sayfalara değil, samimiyetine ve görüşlerine daha fazla güvendiğim blog sayfalarına bakıyordum. Sonra neden ben de yazmıyorum, hem kendim için, hem okuyucular için paylaşmıyorum düşüncesiyle bloğumu açtım. Bloğum hem benim gezdiğim, gördüğüm, tattığım, yaptığım, keşfettiğim herşeyi yazdığım bir not defterim oldu, hem de bunları paylaştığım bir sosyal ağ oldu.
3. İlk yazınız ile son yazınız arasında nasıl bir fark var?
İlk yazılarımı sanki facebookta ya da instagramda paylaşım yapıyormuş gibi hazırlamışım :) Zamanla yazmak istediğim tarz biraz daha oturdu. Ama yine de eskileri silmek istemedim, bin bir heyecanla yazılan, acaba kimse okumuş mu diye defalarca kontrol edilen ilk yazıların bende yeri başka. Kim bilir, yıllar sonra buralarda olabilirsem, belki bu yazdıklarım da, o zaman amatör gelecek.
4. Blog yazmak normal yaşantınıza ne kattı?
Blog yazmak, hayatınıza bir sorumluluk ekliyor. Sizin yazılarınızı takip eden, sizi merak eden kişilere karşı bir sorumluluğunuz var artık. Onlara değer verdiğinizi gösterebilmeniz için, mümkün olduğunca kaliteli ve düzenli yayın paylaşma gereği duyuyorsunuz, yapılan yorumlara en kısa sürede cevap vermeyi bir borç biliyorsunuz. Değer verdiğiniz ve takip ettiğiniz blogların yayınlarını ise, geçmişe dönük muhakkak okuma isteği duyuyorsunuz.
Apartmanınızdaki uzun zamandır karşılaşmadığınız bir komşuyu merak eder gibi merak ediyorum her birini. Bazen, özlediğim, uzun zamandır sesi çıkmayan, yayın paylaşmayan arkadaşlarıma seslenmem de bu yüzden.
Gezdiğim yerlere de, karşılaştığım değişik şeylere de ayrı bir özen gösteriyorum artık, çünkü onların her biri, aynı zamanda bloğumun yayınına birer kaynaklar.
Blogger dünyası, insanların birbirini hiç görmeden de sevebileceğini gösteren bir dünya oldu benim için. Hiç tanımadığınız birinin mutluluğu ile mutlu olurken, üzüntüsü ile üzülebiliyoruz. Adı sanal, kendi gerçek bir dünya...
5.Yakın arkadaşlarınıza blog yazmalarını önerir misiniz?
Para kazanacağını düşünerek, hediyelere ve deneme ürünlerine özenerek yapacaksa, önermiyorum. Blog yazmaya başlamak kolay, sürdürebilmek zor olanı. Ama günümüzün teknoloji dünyasında, başkalarına yapacağınız paylaşım için değil de, sadece kendiniz için dahi olsa, bir sayfanızın olması, orada hatıranızı bırakmış olmanız çok güzel bir şey. Hayatındaki bir parçayı, vakit ayırıp da kelimelere dökebilen için ne mutlu...
6.Hangi kaynaklardan ilham alıyorsunuz?
Yaşadığım şehir, gezdiğim yerler, okuduklarım, konuştuklarım, yediklerim, sevdiklerim, sevmediklerim. Hepsi öğretici bir kaynak benim için. Küçük bir not defterim var ve gün içinde aklıma gelenleri ona not alıyorum. Sonrasında da bloğumda, notlarımla ilgili yayınlar hazırlamaya çalışıyorum. Blog yazmaya başladığımdan beri fotoğraf makinemin ve telefonumun hafızası hep sınırlarda, ne kıyabiliyorum silmeye ne de kolay kolay aktarabiliyorum belleğe :)
7.Diğer blog sahipleri ile iyi iletişim kuruyor musunuz?
Blog dünyasında da kocaman bir ailem var artık diyorum, çok sevdiklerim öyle çok ki... Ben de sevgimi mümkün olduğunca onları ziyaret ederek ve yorumlarımda belirterek göstermeye çalışıyorum. Sahi bilmem, gösterebiliyor muyum? Hem bloggerları en iyi yine blog yazarları anlar. Destek görmek için, destek vermek, iletişim kurmak gerekir.
8.Şikayetçi olduğunuz konular var mı?
Herkesin bloğu aynı zamanda onun evi. Bin bir emekle, kendi zevklerinde tasarlanan blog ve kendi ilgi alanlarında ya da duygularında hazırlanan yazılara, öncelikle hepimizin saygılı olmasının gerektiğini düşünüyorum. Zevkler farklıdır, görüşler aynı olmayabilir elbette. Ama nezaket dışı müdahaleler, yorumlar, hiç hoş karşılamadığım durumlar oldu her zaman. Kendi bloğumda da olsa, başkasının bloğunda da. Bir de emek hırsızlığı var elbette. Söz konusu ne olursa olsun, var olan bir emeği, kendi emeğiniz gibi göstermenin hırsızlıktan farkı olmadığını düşünüyorum. Ve kendimize yapılmasından hoşlanmayacağımız hiçbir şeyi, başkasına da yapmamalıyız.
Geri dönüp okuduğumda ne kadar ciddi cevaplar vermişim dedim :) Bu mimi belkide son cevaplayan olduğum için, hala yapmamış olan herkesi mimledim.
Sevgiler.